19 Temmuz 2015 Pazar

ATÖLYEDE 2. HAFTA 1. GÜN-KARAKÖY GEZİSİ

İkinci haftanın ilk günü yürütücülerimiz Karaköy ve civarında bir gezi düzenlediler. Bu gezi kapsamında Karaköy Meydan(eski otopark-vapurların orası), Yelkenci Han, Kurşunlu Han, Galata ve çevresi, Şişhane, Tophane, Serdar-ı Ekrem Caddesi, Doğan Apartmanı, Perşembe Pazarı gibi bir çok yer gezdik. Oralardan bazı kareler...

    
    Düzenlenen Karaköy Meydanı:

 Kamusal alan anlayışının sadece banklarla sınırlı olduğu ülkemizde Karaköy Meydanı'nda da betondan yapılmış banklar bulunuyor. Bu banklar insanları belli bir yöne doğru oturmaya dikte ediyor ve hareket ettirilip yönü değiştirilemiyor ve özgürlüğümüzü kısıtlıyor. Aynı zamanda güneşi fazlasıyla alan bu meydanda gölge sağlayabilecek doğal ağaçlar ve yeşil yok maalesef. Burayı düzenleyen insanlar çareyi saksıya hapsolmuş cılız ağaçlarda bulmuşlar! Biz de bari bu mahkum ağaçlara kelepçeler takalım, kafeslerin içine alalım dedik!



     Graffittili Duvar-Engel:

Meydanın sol tarafından kalan Deniz İşletmeciliğine ait bu duvar vatandaşın kıyı kullanımına engel teşkil ediyor ve kamusal alan kullanımını kısıtlıyor. Bu işletmeye devasa boyutlarda turist gemileri yanaşıyor ve turistler bu binanın içinden ülkemize geçiş yapıyorlar. Tabi bu da kıyı düzenlemelerinde özelleştirmenin, kamusal alandaki özgürlüklerimize bir kısıtlama göstergesi oluyor.


     



    İnsanlarımızın işe yaramayan kablolara olan çözümü... Tarihi dokuyu koruma ve düzen anlayışı...


    ...


    Alexandre Vallaury'nin binanın üzerindeki imzası. Küçük boyutlarda yazılmış ve dikkat edilince gözüküyor. Fakat bugünkü binaların üzerine baktığımızda kocaman yazılarla inşaat şirketlerinin gözümüze soka soka adlarını yazdıklarını görüyoruz. Geçmişte ve bugün mimarlara verilen değerin farkını anlıyoruz..


    Tarihi ziraat bankası önündeki engel.

 

Tarihi ziraat bankasındaki kadın ve erkeği temsil eden heykeller.


Galata Köprüsünün altı. Eskiden burada tek tük çok salaş mekanlar, çay ocakları varmış. Mimar Sinan öğrencileri burada çok ucuza çay içerlermiş ve ders çalışırlarmış. Şimdi ise lüks ve lüks olma yolundaki restaurantları görüyoruz. Bu restarurantlarda oturmadığımız ve yiyip içmediğimiz sürece bu tarihi köprüden İstanbul'u izleyemiyoruz. Kamuya malolmuş bu köprünün altı da özelleştirilmiş ve bizlerin kıyıyla ilişkisini kesmiş durumda maalesef. Özelleştirme, kentteki ortak paylaşım alanlarındaki özgürlüğümüzü kısıtlıyor!



                      Kadıköy-Üsküdar İskelesi:
                      
                      İskelenin hemen çıkışındaki ruhsatsız Balıkçılar Çarşısı. Henüz yıkılmış durumda. Kim-
                   bilir yerine ne yapılacak? Böylelikle aklımıza 'rant' kelimesi geliyor...



                     Perşembe Pazarı'na doğru hala direnmekte olan bir tarihi bina... Tarihimizi ne kadar iyi koruduğumuza dair bir örnek(!)



    Karaköy'de eskiden yaşayan Bizans'lılar Ceneviz'liler'in ticeret yapmasına izin vermişler ve Karaköy'de deniz ticareti gelişmiş Haliç Tersane'leri kurulmuş. Bundan dolayı Karaköy günümüzde dahi önemli bir liman kentidir. Hala deniz malzemelerinin üretimini ve şatışını yapan yerler Perşembe Pazarı'nda mevcut.





    Yelkenci Han:

    Eskiden beri burada gemi malzeme dökümleri yapılıyor. İçerisi oldukça esrarengiz ve esnafların döküm için kullandıkları ortak ateşten dolayı oldukça sıcak. Burada artık küçük döküm malzemeleri yapılıyor. Burdaki esnaflar oldukça özgür fakat büyük fabrikaların oluşumu onların zanaatini engelliyor ve gitgide işlerini azaltıyor.







  
    Ziyaret ettiğimiz döküm işleri yapan zanaatkar. İçerisi 5 dakka bile durulmayacak nefes alınamayacak kadar sıcaktı.


                     Yapılmış-hazır ürünler.

                    

                      Handaki esnafın özgürlüğü...










                    Makaralar


             Zincirler


    Kurşunlu Han(1561-Mimar Sinan)


    Kurşunlu Han:

    Perşembe Pazarı'nda bulunuyor. Alt katında üstüne yapılmış Ceneviz Kilise'sinin izleri, üst katta da ağır Osmanlı mimarisinin izleir görülür.


                                    Han pazarın sonunda bulunuyor, kendisini oldukça gizlemiş durumda ve yay gibi nalbur malzemeleri satılıyor.








                                     Arap Camii:

                             Fetih öncesinden kalan İstanbul'un tek gotik kilisesidir. (San Paolo Kilisesi) Fetihten sonra camiye çevrilmiş.






    

    Haliç Metro Köprüsü:
  
    Golden Horn soyutlanarak taşıma sistemi yapılan bu köprü İstanbul'un silüetini oldukça bozuyor ve engelliyor. Tarihi doku düşünülmeyip yapılan bu köprünün altı da oldukça işlevsiz. Metroya ulaşana kadar pek çok yol yürümek gerekiyor. Ceneviz'liler zamanından kalmış tek sur kapısı Yanık Kapı ile metro köprüsünün arasında 1.5 metre mesafe var. Kalan surlara hiç dikkat edilmemiş ve tarihi doku hala korunmuyor.


                                    Köprü ve altındaki işletme...

    Sur ve metro...

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder